Gizem'li Geziler

Atina

Henüz havalar çok ısınmadan bir haftasonumuzu komşumuz Atina'yı gezerek değerlendirmek istedik. Hep uzaklara gidiyoruz, yakınımızdaki güzellikleri keşfetmeye karar verdik bu sefer de..

Sabiha Gökçen'den Atina Havaalanı'na 1 saat 5 dk sürüyor yolculuğumuz, binmemizle inmemiz bir oluyor. İstanbul’da yağmur bardaklardan boşanırken Atina'da güneşli bir hava karşılıyor bizi, kalın giysilerden kurtuluyoruz hemen. Pasaport kontrolde hiçbir soru sorulmadan geçiyor ve çok şaşırıyoruz. En son Bosna’da vize olmadığı için bu şekilde geçmiştik:) Diğer Avrupa ülkelerinde olan ne zaman dönüceksin, niye geldin hiçbiri  yok, tek kelime etmeden geçiveriyoruz hızlıcaJ

Havaalanındaki  Athens info pointten şehir & metro haritası alıyoruz. Sonra metroya binmek  için  bir üst kata çıkıyoruz köprüden geçerek metro istasyonuna geliyoruz. 48 saat içinde havaalanına geri dönenlerin alabildiği gidiş dönüş metro biletinden alıyoruz, kişi başı 14 euro . Tek gidiş 8 euro imiş normalde, 2 euro kar ediyoruz bu şekilde alarak:)

Havaalanindan metro saat başı ve buçuklarda kalkıyormuş, koşa koşa aşağı iniyoruz ve 12 metrosuna yetişiyoruz. Biner binmez kalkıyor...

Atina’da 3 adet metro hattı var, oldukça basit metro ile yolculuk yapmak ve turistik pek çok noktaya gidiliyor. Havaalanı şehir merkezi arasında M3 metro hattı işliyor. Havaalanından Atina merkezdeki Syntagma durağına yolculuk 45 dakika sürüyor, 16 durak var toplamda yolda. Gelmeden önce googlemapsten bakarak Otelimize en yakın metro istasyonunu not almıştık. Bu durağa ulaşmak için M3 hattından  Syntagma durağında inip M2 hattına aktarıyoruz, Larissa durağında iniyoruz. Metrodan çıktıktan 50 metre sonrasında otelimizi görüyoruz. Booking.com'dan rezerve ettiğimiz Ariston Otel’in konumundan ve fiyat / kalite performansından gayet memnun kaldık.  Özellikle metroya yakın olduğu için tercih etmiştik zaten.

Otele yerleştikten sonra hemen ilk hedefimiz olan Acropolis için metroya yöneliyoruz. 24 saat geçerli sınırsız metro bileti alıyoruz metro girişindeki gişeden. Kişibaşı 4 euro veriyoruz, normalde tek biniş 1,4 euro imiş ve ilk kullanımdan sonra 90 dk boyunca  da bilet yine kullanılabiliyormuş. Biz 24 saat içinde farklı zamanlarda min 3 kez metro kullanırız nasılsa diye  düşünerek sınırsız metro bileti aldık. M2 hatti üzerindeki Acropolis metro durağında indikten sonra kısa bir yürüyüşten sonra Acropolisin güney kapısını görüyoruz.

Acropolis, Eski Yunan kentlerinde, kentlerin yanı başındaki yüksekliklere verilen admış. Yunanca acropolis "yukarıda bulunan şehir" anlamına geliyor. Klasik dönem Yunanistan'ında her önemli yerleşme yerinin bir acropolisi varmış. Tapınaklar, hazinelerin saklandığı yapılar ve çeşitli kurumlar burada yer alıyormuş. Acropolislerin en ünlüsü ise Atina Acropolisi olarak kabul ediliyor.


Acropolis’e giriş için tam bilet 12, öğrenci ise 6 euro. Ayrıca giriş kapısının çok yakınında Acropolis müzesi var, dilerseniz Acropolise girmeden müzeyi de ayrıca bilet alarak gezebilirsiniz. Biz Acropolise girmeyi tercih ediyoruz. Kapıdan girdikten hemen sonra kalıntılar başlıyor ilk önce Dionysus tiyatrosu  kalıntılarını görüyoruz, ardından Odeon of Herodes Atticusü görüyoruz. Burası  1000 kişilik seyirci kapasitesi olan bir tiyatro, günümüzde de açık hava tiyatrosu olarak kullanılmaktaymış, oldukça bakımlı. 10 dk kadar yürüdükten sonra Parthenon'a ulaşıyoruz. Parthenon Athena'nın tapınağıdır, MÖ 5. yüzyıldaAtinaAkropol'ünde inşa edilmiştir. Antik Yunan'dan günümüze kalan yapılar arasında en iyi bilinenidir ve Yunan mimarisinin en büyük eseri olarak kabul edilir. En tepeye kurulmuş olan tapınağın kolonları hala ayakta ve bakım çalışmaları devam ediyor. Güzel fotoğraflar çekiyoruz buradan, şehri 360 derece seyrediyoruz ve biraz dinleniyoruz.


Acropolis’in alt  kapısından (ana kapı) çıkmak üzere aşağı doğru yürüyoruz.  Aşağı inerken sıcaktan dolayı yürüyüş biraz yorucu oluyor, haziran - temmuz -ağustos aylarında geldiğimizi hiç düşünemiyorum, Atina’ya en geç mayısta gelinmeli veya eylüle bırakılmalı ....

Yol üstünde yüksek kayalık bir tepe karşımıza çıkıyor, manzara izleme noktası olarak kullanılıyor, üstünden Pantheon çok güzel gözüküyor,  kayalıklar ve çam ağaçları ile birlikte…  Kısa bir yürüme sonrası  Acropolis’in alt kısmında bulunan Ancient Agora'ya geliyoruz. Ancient Agora’ya girişi Acropolis için aldığımız bilet  kapsıyor, tekrar bilet almıyoruz. Burası eski şehirde halkın günlük hayatını geçirdiği bölge imiş, ticaretin, sanatın, dinin, felsefenin, politikanın merkeziymiş. İçinde çok sayıda kilise, tapınaklar ve kalıntı olduğu için rehber eşliğinde veya öncesinde detaylı araştırma yapılarak gezilmesi faydalı olur.  Ancient Agora’daki başlıca yapılar: Nymphaion Kilisesi, Hephaistos  Tapınağı, Stoa of Attalos (Agora Müzesi), Zeus Sunağı….

 



Ancient agora içinde dolaştıktan sonra acropolisin kuzey kapısından dışarı çıkıyoruz. Bu kapıdan girişte  uzun bir kuyruk olduğunu görüyor, bizim girdiğimiz güney kapısından girmek daha mantıklı diye düşünüyoruz.  Ancient Agora’dan çıktığımız yer Monastraki bölgesi,  benim Atina'da en sevdiğim yer… Tren yolu boyunca uzanan cafeler cıvıl cıvıl, Atina'nın en hareketli noktası... Yunan lezzetlerini tadabileceğiniz pek çok restoran var...Biraz yürüyünce Monastraki metro durağının oradaki meydana ulaşıyoruz. Monastiraki Meydanı oldukça kalabalık, turistler ve halk birarada, satıcılar, sokak sanatçıları...  Meydanda oturup dinleniyoruz etrafı izliyoruz. Meydana açılan caddelerde alışveriş ve yemek için çok sayıda alternatif var.

Meydana açılan girişinde Flea Market yazan bir cadde var, içinde alışveriş yapabileceğiniz çok sayıda dükkan var, bu caddeden devam edince bit pazarına ulaşıyorsunuz. 2. el olarak aklınıza ne gelirse satılıyor burada. Meydana geri dönüp, meydanın yukarısındaki Emoy caddesinden yürümeye başlıyoruz. Emoy caddesi en lüks mağazaların yer aldığı alışveriş caddesi, bir noktadan sonrası trafiğe kapalı, bu  caddenin sonuna kadar yürüyoruz. Sonunda Syntagma'ya ulaşıyoruz. Syntgma parlemento binasının yer aldığı idari meydan. Binanın önünde etekli askerler nöbet  tutuyor, nöbet teslimi sırasında da bir tören gerçekleştiriyorlar. Töreni izledikten sonra binanın arka tarafında yeralan National Gardens’a giriyoruz. Girişi parlemento binasının hemen yanında. Beklediğimden daha güzel bir park burası, yemyeşil,  çiçekler, havuzlar, dinlenip yorgunluğumuzu atıyoruz, çeşmelerden su içiyoruz...Parkın içinde bir gölet ve gösteri merkezi de bulunuyor.

Parktan çıkınca meşhur Plaka bölgesine doğru yöneliyoruz. Plaka'da turistler için restoranlar, kafeler, tavernalar ve çok sayıda hediyelik eşya dükkanları var. Restoranların yer aldığı Adrianou caddesi Plaka'nın merkezi Gündüz daha sakin, akşam saatlerinde kalabalıklaşıyor, restoranlar müşteri kapmak için birbiriyle yarışıyor, burada  biz de bir restorana girip Yunan yemeklerinden tadıyoruz. Garsonlar genellikle yaşlı ve çok cana yakınlar, sohbet etmek için can atıyorlar...Yemek olarak yunan salatası, kalamar, cacık ve patates kızartması alıyoruz ortaya, 2 kişi 27 euro civarı para ödüyoruz hepsine. Menülerinde Türkçe de yer alıyor bu arada restoranların.  Yunan salatasında normal çoban salatanın üzerine beyaz peynir konuyor, ben sevdim.  Kalamarı kızartma olarak  istedik, biraz az pişmişti. Cacıkları bizimkine göre baya yoğun ve sarmısaklı ama lezzetli.


Yemek sonrası Plaka’nın  ara sokaklarında dolaşmaya devam ediyoruz, çok keyifli bir bölge... Daha çok yerel halkın ve gençlerin  takıldığı sıraya kafelerin bulunduğu pek çok sokak var, kafeler ağzına kadar dolu, hatta sokaklarda & kaldırımlarda oturuyor insanlar, cıvıl cıvıl…

Plaka sokaklarında turladıktan sonra bir kez de gecesini görmek için tekrar Monastiraki Meydanı’na dönüyoruz.  Meydanı daha da kalabalıklaşmış buluyoruz, meydandaki metro istasyonunun hemen arka tarafında yer alan Adrianou caddesine geçiyoruz, burası Atina'nın en sevdiğim yeri oluyor, hem gündüzü hem gecesiyle herdaim cıvıl cıvıl kafeler & restoranlardan yunan müzikleri taşıyor sokaklara.  Tren yolu boyunca devam ediyoruz yürüyüşe ve Tischo bölgesine ulaşıyoruz. Burada tezgahlarda el sanatlarının sergilendiği bir meydan var, meydandan devam edince yine bir kafeler bölgesine geliyoruz. Atina'da kişibaşına düşen kafe sayısı çok yüksek olmalı:) bir de hepsi full çekiyor...Hava karardıkça Acropolis’in şehrin her yerinden gözüken manzarası daha da güzelleşiyor, ışıklandırması çok etkileyici.  Bütün şehir Acropolis’in etrafına kurulmuş, her başınızı kaldırdığınızda görüyorsunuz. Bütün kafeler Acropolis manzaralı burada…

Tischo’dan yürümeye devam edince Gazai bölgesine ulaşıyoruz,  Oteldeki görevli gece yerel halkın en çok gittiği bölge olarak buranın ismini vermişti bize. Gece klüplerinin yeraldığı bir bölge, çok sayıda bar & disco yer alıyor, yüksek müzik sesleri yükseliyor mekanlardan. Biz yürüyerek geldik ama Metro ile de ulaşabilirsiniz Gazai’ye isterseniz. Atina'da dağ taş grafiti kaplı bir de, şehirde grafiti ile boyanmamış bir tek alan yok gibi..

Ertesi gün sabahtan Lykavittos Tepesine çıkmak üzere otelden ayrılıyoruz. Metroya biniyoruz,  en yakın olan Evangelismos durağında iniyoruz. Ploutarchou caddesinden  dümdüz yukarı çıkıyoruz. Burası Kolonaki bölgesi, yerel halkın yaşadığı lüks bir semt, evler çok güzel ayrıca çok şık kafeler de var. Caddenin bittiği noktada merdivenlerden devam ediyoruz tepeye doğru... Biraz yorucu bir tırmanış sonrası bizi tepeye çıkaracak  tramvayın kalkış noktasına geliyoruz. Sabah veya akşam saatlerini tercih etmek mantıklı olur bu noktayı ziyaret için zira merdivenler baya yorucu… Tepeye yer altından çıkılıyor, manzara yok yalnız tüpün içinde lazer gösterisi var, baya hızlı gidiyor tren. Yukarıdan ve aşağıdan iki tramvay aynı anda kalkıyor, orta noktada şeritler ayrılıyor. Yukarıdan aşağı inerken en öne oturmuştum, baya heyecanlı oldu iniş, çarpışacağız sandım biran içinJ



Tepede manzara çok güzel Pire’ye kadar  gözüküyor şehir... Akropolis’ten de daha yüksek bir nokta olduğu için tüm şehir ayaklarınızın altında burada, 360 derece şehri izlemek mümkün, tepede küçük bir de kilise var, güzel resimler çekiyoruz buradan…

Tepeden indikten sonra Pire’ye gidiş için tekrar metroya biniyoruz, 20 dakikada Pire’ye ulaşıyoruz, M1 hattı Pire’ye gidiyor. Metronun son durağı olan Pire istasyonunda iniyoruz. Bir önceki durakta inerseniz Yunanistan’ın önde gelen takımlarından Olympiakos Takımının stadını görebilirsiniz. Pire’de indikten sonra kısa bir yürüyüşle deniz kenarına geçip büyük gemilerin kalktığı limanı izliyoruz, bu alanda yapacak fazla bir şey olmadığı için Pire’nin turistik noktası olan bölgeye doğru yürümeye başlıyoruz.




Liman ile turistik bölge bir burunun iki yanlarında bulunuyor. Burunu deniz kıyısından dolanmak çok uzun süreceği için içeriden en kısa yolu kullanarak  15 dakikalık bir yürüme sonrası Paşa Limanı (Limani Zeas) bölgesine ulaşıyoruz, “city maps to go” aplikasyonumuz sağ olsun
J. Paşa limanı yatların demirlediği  küçük bir koy,  marina çevresinde restoranlar & kafeler var, manzara çok güzel, burada marina manzaralı bir yemek yemek harika olur. Koyda yürüyüş yapıyoruz, güzel fotoğraflar çekiyoruz, koyun sonunda kadar yürümeye devam edip burnu dönünce, karşımıza bir plaj çıkıyor, deniz masmavi harika gözüküyor, denize girenler var ancak vaktimiz olmadığı için üzülerek giremiyoruz. Vaktiniz varsa sahilden devam edince bir koy daha var  Mikro Limanı isminde, burası Paşa Limanı’nın daha küçüğü. Pire’ye daha uzun vakit ayırıp  diğer koyları gezmek ve denize girmek harika olur…  Biz tekrar Pire metro istasyonuna yürüyerek şehre geri dönüyoruz, Monastiraki'de metrodan inip son kez etrafa bakıyoruz,  buradan havaalanına giden metro hattına binerek eve doğru yola çıkıyoruz. Tekrar gelmeyi hayal ederek kısa Atina gezimizi sonlandırıyoruz:)

 Tavsiyeler:

  • Mevsim olarak mayıs veya eylül aylarında gelmek en ideal zaman olur.  Tarihi eser çok fazla olduğu için sıcakta gezmek zorlayabilir.
  • Yunan lezzetlerini tatmadan gelmeyin: yunan salatası, kalamar, balık çeşitleri, cacık…
  •  Pire Paşa Limanı’na gitmeden dönmeyin
  • Diğer Avrupa şehirlerine nazaran Yunansitan ucuz sayılır, yanınıza fazla para almanıza gerek yok, 2 kişi otel dahil uçak hariç toplam 160 euro harcadık.

 


 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol